29 Kasım 2015 Pazar

MURAT MENTEŞ - RUHİ MÜCERRET



murat menteş ruhi mücerret

     Son birkaç aydır okuduğum kitapları toplu olarak yazıyordum ama Ruhi Mücerret’e ayrı bir başlık açmasam olmazdı. Ruhi Mücerret, Murat Menteş’ten okuduğum ilk kitap. Güz okuma şenliği için kütüphanemden birinin benim için seçtiği kitabı okumam gerekiyordu. Eşim bu kitabı benim için seçti. Kendisi askerdeyken almış, okumuş ve beğendiği için benim de okumamı istedi. İyi ki istemiş çünkü Ruhi Mücerret’i okuduğuma çok memnunum. En sonda söylemem gereken şeyi en başta söyleyeceğim. Eğer bu kitabı okumayan varsa mutlaka okuyun. Beğeneceğinize neredeyse eminim :)
 
     Kitabın konusundan kısaca bahsedecek olursam Ruhi Mücerret 100 yaşında ve Kurtuluş Savaşı’ndan kalan son asker. Bir gün dostu ölüm döşeğinde ondan birini öldürmesini isteyince Ruhi Mücerret o kişinin peşine düşüyor ve olaylar gelişiyor.

15 Kasım 2015 Pazar

PAZAR 6’LISI : FAVORİ KADIN KARAKTERLER



sule uzundere blog

     Herkese merhaba. Bugün günlerden pazar, bugün günlerden Pazar 6’lısı yazısı. Bugün saat 06.30’da kalkıp bir doğa gezisi ve yürüyüşüne çıktığım için eve gelmem, dinlenip kendime gelmem derken yazımı ancak şimdi yazabiliyorum. Daha geç olmadan, mesela saat gece yarısını geçmeden, etkinliğimizin yeni yazısını yazmak istiyorum.

     Pazar 6’lısının bugünkü konusu favori kadın karakterlerimiz. Normalde bu tarz listeler yaparken çok zorlanırım ama bu kategoride seçim yapmam zor olmadı çünkü ya kendime çok benzettiğim bir karakteri ya da hayran olduğum, yerinde olmak istediğim bir karakteri seçtim. Favori kadın karakterlerimi seçmeye çalışırken 10 karakter belirlemişim, sonra onları 6’ya indirdim. Gelelim bu karakterlerin kim olduğuna (Listedeki sıralama sadece sıra bildirmek içindir. )

1.Elizabeth Bennet (Aşk ve Gurur) : Aşk ve Gurur kitabını okuyup da kendini Elizabeth Bennet’a yakın hissetmeyen kadın yoktur. Çağının ilerisinde fikirleri olan bu zeki, akıllı ve gururlu kadın gerek dönemi içinde gerekse günümüzde örnek rol modeli niteliği taşıyor. Kitabın sonunda Mr. Darcy’e sahip olması da Elizabeth Bennet olmak istememin sebeplerinden sadece biri :) Filmden güzel bir repliği aşağıda paylaşıyorum.

elizabeth bennet aşk ve gurur

2.Zehra (Acımak) : Reşat Nuri Güntekin’in Acımak romanını yıllar önce okumuştum ve kitabın baş karakteri Zehra’yı kendime çok yakın hissetmiştim. Hatta yazarın beni anlattığını düşünmüştüm ama şu an kitapla ilgili fazla bir şey hatırlamıyorum. Kitabı okusam yine aynı şekilde düşünür müyüm bilmiyorum ama geçmişte düşündüğüme göre Zehra da bu listede olmalıydı.

3.Feride (Çalıkuşu) : Türk edebiyatındaki en etkileyici kadın karakterlerden biri. Güçlü görünmeye çalışırken ,hatta çok güçlü bir karaktere sahipken içinde küçük bir kız çocuğu barındırması ve Kamuran’a aşkı beni çok etkilemişti. Kamuran’ın ihanetini öğrenmesi, ona yazdığı kısacık mektup, bu bölümlerin yazıldığı sayfalar sanırım hiçbir zaman aklımdan çıkmayacak. Feride’nin en etkilendiğim cümlelerinden biriyle yazımı bitiriyorum. “Her şeye rağmen sen bir parça benimdin, bense bütün ruhumla senin."

çalıkuşu feride

4.Emma Morley (Bir Gün) : Ben Bir Gün’ün önce filmini izledim sonra kitabını okudum. Filmini duygusal bir anımda izlediğimden mi yoksa Emma karakterini kendime çok yakın hissettiğimden mi bilmiyorum film beni çok etkiledi. Bu yüzden bütün detayları bilmeme rağmen kitabı aldım ve okudum. Kitabın zevki apayrıydı. Emma’nın Dex’e olan yıllarca süren platonik aşkı, aslında Dex’in de onu sevmesi ama bir türlü birbirlerine açılamayıp başka kişilerle ilişkiler yaşamaları, yıllar içinde bazen ayrı düşseler de birbirlerinden hiç kopmamaları beni çok etkilemişti. Romantik güzel bir hikaye okumak isterseniz Bir Gün tavsiyemdir.
emma morley one day bir gün


5.Tonks (Harry Potter) : Aslında Harry Potter kitaplarından Hermonie’yi de yazacaktım ama maalesef ona yer kalmadı. Ben tercihimi Tonks’tan yana kullandım. Lupin’e olan aşkından ve ruh haline göre değişen saçlarından dolayı Tonks’a sempati duyuyorum. Keşke yazar kitabın sonunda Tonks için daha iyi bir son yazsaydı. Onunla ilgili bölümü okurken bir süre kitabı bırakmış ve sinirle oturmuştum.

tonks harry potter

6.Mina Urgan (Bir Dinazorun Anıları) : Bir kadın düşünün Falih Rıfkı Atay’ın üvey kızı. 5 yaşında Atatürk’le tanışmış. 16 yaşına geldiğinde ailesi “Senin artık Avrupa görme zamanın geldi.” diyerek cebine biraz para koyup trenle tek başına Avrupa’ya gönderiyor. Üniversitede Halide Edip Adıvar’ın asistanlığını yapıyor. Arkadaşları arasında Berna Moran ve Sabahattin Eyüboğlu var ve bu arkadaşlarla her yaz mavi yolculuğa çıkıyor. Eğer Mina Urgan’la tanışmadıysanız daha fazla geç kalmayın ve yazarın anılarını okuyarak onun mükemmel hayatına dahil olun ama sizi uyarlamalıyım. Onun hayatını okuduktan sonra kendi hayatınız size çok basit ve sıkıcı gelecek. Hayatta hiçbir şey başaramadığınızı hissedeceksiniz. O zaman da ihtiyacınız olan azmi yine bu kitaptan bulabilirsiniz.

mina urgan bir dinazorun anıları

     Evet, benim favori kadın karakterlerim bunlardı. Sizin çok sevdiğiniz kadın karakterler var mı? Varsa lütfen yazın. Hayran olabileceğim başka karakterler keşfetmeyi çok isterim. Şimdilik hoşça kalın, görüşmek üzere.

11 Kasım 2015 Çarşamba

EKİM AYINDA OKUDUKLARIM (2015)




SANDRA BROWN – KAZA KURŞUNU
     Daha önce Sandra Brown’ın iki kitabını okumuştum ama ikisi de romantik kitaplardı. Bu yüzden yazarın polisiye türünde nasıl bir şey ortaya çıkardığını merak ettim. Sonuç: Bence yazar polisiye tarzda yazmaya devam etmeli.

     Kaza Kuşunu son zamanlarda okuduğum en heyecanlı, en elimden bırakamadığım kitap oldu. Her sayfada yeni bir gelişme yaşanıyor ve çoğunlukla tahmin edemeyeceğiniz olaylar. Ben kitabı çok beğendim. Size de tavsiye ederim. 

Kitabı okurken bu kitaptan ne güzel dizi olur diye düşündüm. Hatta başrol oyuncularını da belirledim. İki erkek başrol oyuncusu Murat Yıldırım ve Mehmet Aslantuğ olacak. Başrol kadın oyuncusu yeni bir yüz olmalı. Çok güzel, insanı hem büyüleyen hem de şüpheye düşüren biri olmalı. Mesela Kösem Sultan'ın başrolünde oynayacak Yunan oyuncu biraz daha olgun olsaydı bu rol için ideal olurdu. Onun tipinde biri olmalı başroldeki kadın. Senaryo sıkıntısı çeken Türk dizi sektörü bu iyiliğimi unutmasın ve telif hakkımı hesabıma yatırsın lütfen :)

 
EMMA CHASE – DARMADAĞINIK
     Emma Chase’in Karmakarışık kitabını okumuş ve bayılmıştım. Blogumda da yazmıştım hatta (Buradan okuyabilirsiniz). Şimdi o kitabın ikincisi çıktı. Bu sefer kendimi tuttum ve kitap çıkar çıkmaz gidip kitapçıdan 25 liraya almadım, indirimle Kitap Yurdu’ndan 17 liraya aldım. 

     Karmakarışık’ta olayları Drew anlatıyordu, hikayenin devamını ise Kate anlatıyor. Drew’e alışan okuyucular Kate’i yadırgamış ama açıkçası ben bu kitabı daha çok sevdim. Hem karakterleri tanıdığım için hem de ilişkileri başlamış olduğundan ilişkilerinin ilerleyişini okumak daha çok hoşuma gitti. Ve Drew… Haftaya Pazar 6’lısında favori erkek karakterlerimizi seçeceğiz ve benim listemde Drew de olacak. Yakışıklılığı, esprileri, kendini beğenmişliği bir yana Kate’e olan aşkı beni bitirdi. Uzun zamandır bu kadar iyi yazılmış bir aşık erkek portresi okumamıştım. Romantizm ihtiyacım olduğunda Darmadağınık elime alıp birkaç sayfa okuyacağım bir kitap olacak. Tavsiye ederim dememe gerek yok sanırım :)
 
ALTINI ÇİZDİKLERİM:
1.Hakikaten boş durana şeytan iş bulurmuş. O yüzden Tanrı aşkına çocuklarınızın bir hobi edinmesini sağlayın.
2.Sevdiğin kişiyle beraber olamıyorsan, beraber olduğun kişiyi sev.

CANAN KARATAY – KARATAY DİYETİ
     İnternetteki birçok yorumdan ve birkaç arkadaşımdan Karatay Diyeti’yle ilgili olumlu eleştiriler duydum. Kilo vermeye çalıştığım bu dönemde kitabı alıp okumak istedim. Kitapla ilgili ayrı ve uzun bir post yapacağım için burada pek bir şey yazmak istemiyorum. Sadece şunu söyleyeyim, hayatımı Karatay Diyeti’ne uygun yaşamaya çalışacağım. Bu kararımı uygulayabilecek miyim ya da bunun sonucunda ne olacak hep beraber göreceğiz. 

FERİDE ÇİÇEKOĞLU – UÇURTMAYI VURMASINLAR
     Ekim ayında okuduğum son kitap hiç hesapta yoktu. Okulumuzun kütüphanesine bağışlandığını görünce hemen alıp okumak istedim. Filmini izlememiştim ama iyi bir film olduğunu duymuştum. Kitap zaten ince bir kitaptı, hemen bir günde okudum ve bitirdim. Kitap hapishanede annesi ile beraber yaşayan Barış’ın İnci adındaki bir mahkuma yazdığı mektuplardan oluşuyor. Kitap çok basit bir dille yazılmış ama aynı oranda da etkileyici. Bir kadınlar hapishanesinde görebileceğiniz her tipte insanı tanıyorsunuz. Bir hapishanede yaşanabilecek her türlü olayı yaşıyorsunuz. Sanki siz de o insanlarla bir arada yaşıyorsunuz. Okumadıysanız mutlaka okuyun. Şimdi filmini izleyeceğim. Umarım kitaptan aldığım zevki filmden de alabilirim. 

ALTINI ÇİZDİKLERİM:
1.(31. Sayfa) “Bacak kadar boyunla her işe karışma!” diye azarladı beni.
Eşyalarımı ortada bırakınca kızıyor bana, “Kazık kadar adam oldun, hâlâ kıçını topluyorum!” diye bağırıyor.
Sonra bir şey sorunca böyle tersliyor. Bacak kadar boylu kazık kadar adam nasıl olur İnci?

     Evet, ekimde okuduğum 10 kitabın yorumlarının sonuna geldik. Yeni postlarda görüşmek üzere. Şimdilik hoşça kalın, kendinize iyi bakın :)

10 Kasım 2015 Salı

EKİM AYINDA OKUDUKLARIM (2015)



mahir ünsal eriş olduğu kadar güzeldik.

MAHİR ÜNSAL ERİŞ – OLDUĞU KADAR GÜZELDİK
     Maalesef öykü türüyle pek barışamadım. Bu kitabı almamın sebebi Babil.com’a her girdiğimde ana sayfasında bu kitabın tanıtımını yapması. Bir yerden sonra alayım da okuyayım bakayım nasıl bir kitapmış diye merak ettim ve okudum. Öykü sevmeyen ben kitabı severek ve beğenerek okudum. Zaten kitap 2014 Sait Faik Öykü Ödülü’nü kazanmış. Özellikle öykü türünü okumaktan hoşlananlar bu kitabı kaçırmasın. Diğer okuyucular da kitabı severek okuyabilirler.

     Kitapta “Benim Adım Feridun” diye bir öykü var. Hayatımda okuduğum en iyi 3 öyküden biri diyebilirim. Özellikle aşk acısını o kadar iyi anlatmış ki yazar üşenmedim koskaca iki paragraf süren o bölümü aşağıya yazdım. Eğer kitabı okumayı düşünüyorsanız bence alıntıyı okumayın, merak edip okuyanlar lütfen yorumlarını yazsınlar. Bu bölümden benim kadar etkilenecek misiniz merak ediyorum.

ALTINI ÇİZDİKLERİM:
1. (19. Sayfa) Yaşa, işe, güce, itibara en ufak hürmeti olmayan bu acıya aşk acısı diyorlar. Kim olursan ol, seni saklandığın yerde er ya da geç buluyor, gelip göğüs kafesini ateşle sıvazlıyor ve sen içeride kapkara kurum tutuyorsun. Ağzını açsan, alevler püskürüverecekmişsin gibi. Kolay kolay geçmiyor, geçtiğinde de sen geçmiş olduğunu bile fark etmiyorsun. Yağmurlu havalarda sızlayan eski bir kırık gibi sızlayıp duruyor, kendini hatırlatıyor. Bir tadı, bir kokusu, bir eti var hatta, bir kütlesi ; gelip göğsüne oturmasından belli. Kokusunu, kütlesini hesap edemiyorum ama bir tadı varsa bence o genizde kalmış greyfurt tadını andırıyordur. Çok sevdiğim bir şeye benzeyen ama o olmadığını bal gibi bildiğin bir tat; acı, buruk, portakala benzeyecek neredeyse, değil ama işte. Hani kelime çok havalı olmasa “kekre” diyeceğim. İstediğin kadar yutkun, üstüne istediğini ye, iç; geçmiyor, genizden aşağı yuvarlanıp gitmiyor. Ne yediğinden anlıyorsun ne içtiğinden. Allah belasını versin.

Bir de yalnızlık var, onu da hesaba katmak lazım. İlk başlarda onsuzluk sanıyorsun bunu ama değil, basbayağı yalnızlık işte. Aynalarda kendini görmekten sıkılacak kadar yalnızlık, yatağa yattığında kendi kokunu duymaktan öğürecek kadar… Kimseyi istemiyorsun yanında ama durup durup da yalnızlıktan şikâyet edesin geliyor. Bir şeyden şikâyet edebilmek için bile insan lazım. Öyle hileli bir şey bu. İstiyorsun ki hep senin terk edilişinden bahsetsinler, hep seni yalnız bırakana lanetler okusunlar topluca. “Sen de ne çok severmişsin be kardeşim!” desinler, “Hak etmiyor, kızgın alevlere gelsin inşallah, sen hiç üzme kendini!” deyip hep sırtını sıvazlasınlar. Olmuyor ama bir dinliyorlar, iki dinliyorlar. Sonra bir bakıyorsun, sen anlatırken onlar telefonlarıyla oynuyorlar, saatlerine bakıyorlar, sigara paketinin naylonundan çiçekler yapmaya uğraşıyorlar. Senin de içinden gelmiyor işte ondan sonra, kendi kendine kalıyorsun. “Hay ben böyle aşkın ıstırabını!” deyip kalaylayamıyorsun çünkü aşk da senin ıstırap da. Ondan sonrası aynada kendi yüzün, yatakta kendi kokun, evin içinde şikâyet bile edemeyeceğin, kendi dağınıklığın.
2.(21. Sayfa) Evde hiçbir şey yapmadan vakit geçirmenin tüm kaynaklarını tüketmiştim artık. Torunlarıma bile yetecek kadar sıkılmıştım.
3.(21. Sayfa) Sevilirken kendimize, sevdirmeye çalıştığımız zamanlardaki kadar bakmıyoruz hiç.
4.(23. Sayfa) Yaşlanmanın en güzel yanı bu, konuşmadan baş hareketleriyle anlatabiliyorsun neyi isteyip ne istemediğini. Şimdi lisede olsam, “Ne sallıyorsun ulan kafanı, gevşek”,diye azarlayacaktı beni, “Adam gibi cevap versene!”
5.(59. Sayfa) Bütün şairler gibi; gidene, gelmeyene ve gelmesini umduğuna şiir yazmayı severdi. 



İPEK ONGUN – NERDE KALMIŞTIK
     İpek Ongun ergenlik günlerimin yazarı :) Kitaplarını lisedeyken okumaya başlamıştım. O günden beri Bir Genç Kızın Günlüğü serisinden her kitap çıktığında dayanamayıp alıyorum ve hemen okuyorum. Nerde Kalmıştık serinin 12. Kitabı. Açıkçası seri 8 kitaptan sonra eskisi kadar hoşuma gitmiyor. Bunda benim büyümem de bir neden olabilir tabii ama hikayesini okuduğumuz Serra’nın artık 40’lı yaşlarına gelmesi ve hikayesi benim ilgimi çekmiyor. Neyse ki yazar Serra’nın kızı Selin’in hikayesini de anlatmaya başladı da o kısımlar kitabı sürüklüyor ama tabii ne kadar götürür bilinmez. Bu seri bir gün gerçekten bitecek mi çok merak ediyorum çünkü yazar her son deyişinde dayanamayıp bir kitap daha yazıyor. Bekleyip göreceğiz. 

     To be continued...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...