28 Şubat 2015 Cumartesi

MENEKŞE KOKULU HİKAYELER (ENDER HALUK DERİNCE)


     7. sınıf öğrencim Seher "Hocam çok güzel bir kitap. Okurken iki yerde ağladım. Mutlaka siz de okuyun." dediği için ondan ödünç alarak okudum Menekşe Kokulu Hikayeler'i

     Ben çocukken Tavuk Suyuna Çorba serisi vardı. Hâlâ yeni kitap çıkarıyorlar mı bilmiyorum ama Menekşe Kokulu Hikayeler de bu serinin izinden gidiyor. Yalnız Tavuk Suyuna Çorba bu kitabın yanında Nobel edebiyat ödülü almış kadar başarılı sayılır o ayrı.

     Kitaba başladıktan sonra ilk 45 sayfada ilk defa duyduğum bir öyküye rastlayamadım. Hepsi ya facebook'ta ya da takvim yapraklarının arkasında defalarca karşılaştığımız öykülerdi. Buna rağmen inancımı kaybetmeyip okumaya devam ettim ama diğer öyküler de ilkokul seviyesi basitliğindeydi. Tamam öyküler kısa olur ama bu kitaptaki en uzun öykü üç sayfaydı. Hikâyenin içine giremeden pat diye bitiyordu. Öğrencime söz vermesem kitabı kesinlikle yarım bırakırdım ki ne kadar sıkıcı olursa olsun bir kitaba başlanıldıysa sonuna kadar okunması gerektiğini düşünüyorum.

     Eğer ben de henüz fazla kitap okumamış bir 7. sınıf öğrencisi olsaydım bu kitabı beğenebilirdim belki ama yüzlerce kitap okumuş , ki aralarında birçok başyapıt ve klasik de var , biri olarak bu kitabı beğenmem mümkün değil.

     Piyasadaki popüler öyküleri bir araya toplamak dışında başka hiçbir işlevi olmayan bu kitabın "çoksatanlar" başlığında olması bana umut verdi. Ben de günün birinde kitap yazabilir, hatta "çoksatan" olabilirim :-)

ALTINI ÇİZDİKLERİM:

1. "Bir kimseye edilecek iyiliğin en mükemmeli o kimseyi minnet altında bırakmayanıdır."  Balzac

2. "Çok az şeye sahip olan insan değil, asıl çok seyin özlemini çeken insan fakirdir." Seneca

3. "Herkes aynı şeyi düşünüyorsa, hiç kimse fazla bir şey düşünmüyor demektir." W. Lippmann

4. "Herkes herkesi aynı sevemez dostlarım... Kimileri gururunun yettiği kadar sever, kimileri de ömrünün yettiği kadar." Charles Bukowski

5. "Parçaları kaybolmuş puzzle gibi artık insanlar. Kiminin kalbi, kiminin ruhu, kiminin beyni yok." Chuck Palahniuk

6. "Dünyanın en yoksul insanı, paradan başka hiçbir şeyi olmayandır." Arthur Schopenhauer

7. "Hiçbir gerçek onu görmemeye çalışmaktan daha acı verici değildir." Goethe

8. "İnsanların da yan etkileri var. Bazıları başını döndürürken, bazıları mideni bulandırabiliyor." Nicanor Parra

9. Aristo'ya sormuşlar: "Yalan söylemekle ne kaybederiz?" Cevaplamış; "Doğruyu söylediğiniz zaman bile karşınızdakini inandırmayı." Aristoteles

10. "Bir insanın bu dünyada mutlu olabilmesi için sadece üç şeye ihtiyacı vardır: Sevecek birisi, yapacak bir şeyi ve umut ettiği bir şey." Allan Chalmers

11. "Hiç ellerin taşı bana değmez, ille dostun gülü yaralar beni." Pir Sultan Abdal.

12. "İşleyebileceğiniz en büyük günah, başkalarından nefret etmek değil, ona kayıtsız kalmaktır. İnsanlık dışı olmanın özü nefret değil kayıtsızlıktır." George Bernard Shaw

13. "Gençler sadık olmak isterler yapamazlar, yaşlılar sadık olmamak ister yapamazlar." Oscar Wilde



DÖVÜŞ KULÜBÜ (CHUCK PALAHNİUK)


     En sevdiğim filmdir Dövüş Kulübü. Edward Norton'ı ayrı severim, Brad Pitt'i ayrı. Marla'yı ayrı severim, Tyler Durden'i ayrı. Filmin senaryosunu ayrı severim, müziklerini ayrı. Oyunculuklar ve yönetmenlik zaten mükemmel. Bana David Fincher'ı tanıttığı için de ayrı severim. Yani kısaca Dövüş Kulübü'nün her şeyini severim ama maalesef bu yazı Dövüş Kulübü filmiyle ilgili değil kitabıyla ilgili. Keşke bir ara da filmle ilgili bir şeyler yazsam ama bu tembellikle zor. Belki yazın filmi bir daha izledikten sonra yazarım.

   

     Filmi izledikten yıllar sonra okudum kitabını. Önce kitabını okuyup sonra filmini izleyince o filmi %99 beğenmiyorsunuz ama önce filmini izleyip sonra kitabını okuyunca kitabı da beğenme ihtimaliniz daha fazla oluyor. Belki de bu yüzdendir ben Dövüş Kulübü'nün kitabını da çok beğendim. Bunda filmin, kitaba çok yakın uyarlanması da bir etken olabilir. Birçok diyalog birebir aynıydı.

     İlk defa bir Chuck Palahniuk kitabı okudum ve çok beğendim. Filmi zaten sevmiştim, acaba kitabı da o yüzden mi sevdim diye düşündüm ama sanmıyorum. Yazarın üslubu çok etkileyici ve sürükleyiciydi. Arkadaşlarımdan duyduğum kadarıyla diğer kitapları da çok iyiymiş. Bu durumda en kısa zamanda yazarın diğer kitaplarını da alıp okumak için sabırsızlanıyorum. Kim bilir belki kitaplarından biri yine sinemaya uyarlanır, bu sefer önce kitabını okuyan biri olarak filmi yorumlarım.

     NOT: İleride kızım olursa adını Marla koyabilirim. Kitaptaki/filmdeki karakteri çok sevdiğimden değil, ismin telaffuzu o kadar hoşuma gidiyor ki. "Marla" şiir gibi.

ALTINI ÇİZDİKLERİM:



1. İnsan sevdiklerini öldürür diye bir söz vardır ya; aslında bakın, insanı öldüren de hep sevdiğidir.

2. Ağzında bir silah varken ve silahın namlusu dişlerinizin arasındayken ancak sesli harflerle konuşabilirsiniz.

3. Bir zamanlar sahip olduğunuz şeyler artık sizin sahibiniz olur.

4. Eğer ne istediğini bilmezsen bir bakarsın istemediğin bir sürü şeyin olmuş.

5. Kusmadan yaklaşık yarım litre kan yutabilirsiniz.

6. Birkaç yara izim olmadan ölmek istemiyorum.

7. Dövüş Kulübü'nden beri, ağzımdaki dişlerin yarısını ileri geri oynatabiliyorum.

8. Belki de kendini geliştirmek aranan cevap değildir. Belki de cevap kendine zarar vermektir.

9. Benim babam her altı yılda bir yeni bir şehirde yeni bir aile kurar. Buna aile demek ne derece doğru bilmiyorum; yeni bir şube açar demek belki daha uygun.

10. Dövüş Kulübü'ne bir kez gittiniz mi, artık televizyonda futbol seyretmek, muhteşem bir seks yapma fırsatınız varken porno seyretmeye benzer.

11. 30 yaşında bir oğlan çocuğuyum ve bir başka kadının aradığım cevap olduğundan hiç emin değilim.

12. Dövüş bittiğinde hiçbir şey çözülmemişti; ama hiçbir şeyin önemi yoktu.

13. Bazen bir şey yapar ve belanızı bulursunuz. Bazen de yapmadığınız şeyler size belanızı buldurur.

14. Ancak her şeyini kaybettikten sonra canının istediğini yapmakta özgür olursun.

15. Ağzımdan çıkanlar Tyler'ın sözleri. Melek gibi bir adamdım ben.

16. Sevdiğimiz insanlar hakkında bilmek istemediğimiz o kadar çok şey var ki.

17. Ve evet, aptal, bıkkın ve güçsüzüm; ama gene de senin çözmen gereken bir sorunum.

18. Kaç kuşaktır insanlar nefret ettikleri işlerde çalışıyorlar, neden? Gerçekte ihtiyaç duymadıkları şeyleri satın alabilmek için.

19. Biz tarihin ortanca çocuklarıyız. Bizi bir gün milyoner olacağımıza, film yıldızı, rock yıldızı olacağımıza inandıran televizyon programlarıyla büyüdük; ama bunların hiçbirini olamayacağız. Ve bu gerçek kafamıza ancak dank ediyor. O yüzden bize karşı dikkatli ol. 
 

23 Şubat 2015 Pazartesi

KÜÇÜK ŞEYLER 2 (ÜSTÜN DÖKMEN)



ALTINI ÇİZDİKLERİM:

1. Bağlı olup da bağımlı olmamak

2. Sokrates'in yönetimle arası açılmış, idama mahkum edilmiş. Rivayete göre, ölmeden birkaç saat önce vedalaşmak için eşi gelir yanına. Kadıncağız bu sırada ağlar ve,
     -"Ah, bu kötü adamlar seni haksız yere öldürecekler." der
     Sokrates ise karısına şöyle cevap verir:
     -"Evet, haksız yere öldürecekler, haklı yere öldürseler daha mı iyiydi?"

3. Türkiye dünyada kadın profesör sayısı en fazla olan ülkedir ve dünyadaki toplam üç kadın yüksek mahkeme başkanı Türkiye'dedir. (Bu bilgi açıkçası bana pek inandırıcı gelmedi. Özellikle kadınların ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördüğü günümüzde ama araştırma yapmadım doğru mu değil mi diye.)

4. Birisi arkamdan bir ok atmış; ok bana değmemiş, yere düşmüş ama sen o oku yerden aldın, getirip benim kalbime soktun. (Farsça bir şiir. Dostlarımızın hakkında söylenen her olumsuz şeyi onlara söylemememiz gerektiğiyle ilgili bir söz.)

5. Dadaşın biri cehenneme girmiş, zebaniler tekme tokat girişmişler buna. Kaynar kaznın içinden bir ara başını çıkarabilen dadaş şöyle demiş: "Hele kardaş, böyle edirsiz, milleti de buradan soğutirsiz. Aha size yeminle söyleyim, dışarı dünyada beş kuruşluk haysiyetiniz yoktur."

6. Eski tuluat ustalarımızdan Kel Hamdi sahnedeyken bir izleyici sahneye bir hıyar (salatalık) fırlatır. Kel Hamdi Bey salatalığı yerden alır ve "Birisi kartvizitini attı." diyerek cebine koyar.

7. Ünlü edebiyat tarihçimiz Prof. Dr. Fuat Köprülü rüştiye mezunuydu (şimdiki ortaokul karşılığı), üniversite bitirmemişti. Bir toplantıda hocayı iğnelemek için olsa gerek hazır bulunanlar teker teker hangi üniversiteden mezun olduklarını söylemişler ve sonra da "Siz hangi üniversiteden mezunsunuz?" diye sormuşlar. köprülü şöyle cevaplamış: "Valla ben herhangi bir üniversiteden mezun değili ama İstanbul Türkiyat Enstitüsü benden mezundur."

8. Hayatınızın başlangıcından sorumlu değilsiniz ama finalinden sorumlu olacaksınız.



9 Şubat 2015 Pazartesi

EDEBİYAT MUTLULUKTUR (ZÜLFÜ LİVANELİ)



ALTINI ÇİZDİKLERİM:

1. İnsan istediğini yapabilir ama istediğini isteyemez. ( Schopenhauer)

2. Kapitalizmin kafa karıştırıcı ürün pazarlama tekniklerinden kurtulmanın tek yolu, kendi okuma zevkinize güvenmektir.

3. En eski (ve hâlâ çalışır durumda olan) yayınevimiz 100 yılı aşkın bir süredir nitelikli kitaplar yayımlayan Remzi Kitabevi'dir.

4. Farklı görünme çabası sıradanlığın göstergesi değil midir? Gerçekten farklı olan bir kişi, neden farklı olduğunu kanıtlamaya uğraşsın?

5. "En iyi üslup, zabıt katibinin üslubudur." (Stendhal)

6. Kan her şeyi kirletir, en kutsal amaçları bile.

7. İnsan soyunun en korkunç eylemi öldürmek, en kötü huyu ise alışmak.

8. "Sadece müzikten anlayan, müzikten hiçbir şey anlamaz." (Hans Eisler)

9. "Bir yazarın başarısı, göze aldığı başarısızlıkla ölçülür." (Faulkner)

10. Halk kültürümüzde de düşünme eylemini öven bir tek söz yoktur ama tersi örneklere bol bol rastlanır.
      "Nasrettin Hoca'nın hindisi gibi düşünmek"  deyiminin yanına "Düşün düşün, boktur işin",     "Karadeniz'de gemileri batmış gibi düşünmek", "ayağını sıcak, başını serin tutmak" ve "derin düşünmemek" gibi birçok halk sözünü koyabiliriz.
     Böylece insanoğlunun en soylu eylemlerinden birisi olan düşünmek, bu toprakların geleneğinde yararsız, gereksiz hatta tehlikeli ilan edilmiş.
     Böyle bir çorak toprakta "deneme" türünün gelişmesine olanak yoktu ve olamadı.

11. "Çeviri kadın gibidir; güzeli sadık olmaz, sadığı güzel olmaz." (Rus sözü)

12. Oysa kültür vücutta kan gibidir. Dışarıdan bakınca görünmez ama onsuz yaşam olmaz.

13. "Çok düşman çok şeref demektir." (Alman sözü)

14. Hz. Muhammed'e namaz kılarken saldıran bir yılanı alt eden kedinin sırtını okşadığı da anlatılanlar arasında. Bu yüzden kediler sırtüstü yere düşmezmiş.

15. Eski Amerikan başkanlarından Abraham Lincoln'e "Bir insanın ideal bacak boyu ne kadar olmalıdır?" diye sorduklarında yalın bir cevap vermiş. "Yere ulaşmaya yetecek kadar."

16. "Benim mecbur olduğumu fark etti / Zalım garaz etti, kaçtı gelmedi (Karacaoğlan)

17. Zaten zeki insanlar kurnaz olmaz, kurnazlar da zeki. Bu iki kavram arasında kesin bir zıtlık vardır. Einstein de kurnaz değildir, Mevlana da, Nietzsche de, Hz. İsa da. Herhangi bir şark kurnazı, bu büyük insanları iki dakikada kandırmayı başarabilir; çünkü hem küçük hesaplara akılları ermez onların, hem de insanlıkla ilgili yüksek düşünceleri bu derece alçalmayı kavrayamaz.
     Zeka, rüyaları olan büyük insanlara, kurnazlık ise "köşeyi dönmeye çalışan" küçük insanlara özgüdür.

   

BU ÜLKE (CEMİL MERİÇ)



ALTINI ÇİZDİKLERİM: 

1. Her büyük adam kucağında yaşadığı cemiyetin üvey evladıdır.

2. Yabancı dil bilenler Türkçe okumuyor. Yabancı dil bilmeyenler kendi dillerini de bilmiyor.

3. "Hakikati bulan, başkaları farklı düşünüyor diye, onu haykırmaktan çekiniyorsa, hem budala hem de alçaktır. Bir adamın 'Benden başka herkes aldanıyor.' demesi güç şüphesiz; ama sahiden herkes aldanıyorsa o ne yapsın?" ( Daniel De Foe)

4. Bütün ideolojilere kapıları açmak, hepsini tanımak, hepsini tartışmak ve Türkiye'nin kaderini onların aydınlığında fakat tarihimizin büyük mirasına dayanarak inşa etmek. İşte en doğru yol.

5. Vatanlarını yaşanmaz bulanlar, vatanlarını yaşanmazlaştıranlardır.

6. İhtiyar dev mazideki ihtişamından utanır oldu. Sonra utanç, unutkanlığa bıraktı yerini. "Ben Avrupalıyım." demeye başladı, "Asya bir cüzzamlılar diyarıdır." Avrupalı dostları acıyarak baktılar ihtiyara ve kulağına "Hayır delikanlı" diye fısıldadılar. "Sen bir az gelişmişsin."

7. Biz apayrı bir medeniyetin çocuklarıyız; düşman bir medeniyetin, bambaşka ölçüleri olan, çok daha eski, çok daha insanca bir medeniyetin.

8. Biz ne kendimizi tanıyoruz ne Avrupa'yı. Tarihimiz mührü sökülmemiş bir hazine.

9. Felaketimizin kaynağı bir kültür yokluğu. Bizi helak eden ne ahlaksızlık, ne bencillik, ne kafamızın ağır işlemesi. Bir öğrenci kayıtsızlığı içerisindeyiz.

10. Bu ülke 1789'dan beri su alan bir gemi. Osmanlı bir başka medeniyetin varlığını Fransız İhtilali ile fark eder. Bu tanıdığı dünya karşısında kuvvetinden şüphe etmeye başlar. Hayret yerini hayranlığa bırakır. Hayranlık teslimiyete.

11. Hükümetinizi dini kanunlarınıza saygı esası üzerine kurunuz. Size hiç de uymayacak olan müesseseleri koymak için eskilerini yıkmayın. Batı kanunlarının temeli Hristiyanlıktır. Türk kalınız. Avrupa'yı örnek olarak almayın kendinize. Avrupa'nın şartları başkadır, Türkiye'nin başka. Avrupa'nın temel kanunları Doğu'nun örf ve  âdetlerine taban tabana zıttır. İthal mali ıslahattan kaçının. Bu gibi ıslahat Müslüman memleketlerini ancak felakete sürükler. Onlardan hayır gelmez sizlere.

12. İslamiyet demokrasinin ta kendisidir.

13. Osmanlı toplumu insan haysiyetine ve inanç birliğine dayanır. Tarih tezatlar içinde gelişir. Osmanlı'nın tezatı Avrupa'dır.

14. Medeniyet insanı öldürmüştür, insanı ve hayatı. Avrupa bir kıyametin arifesindedir.

15. "Seni görmesem Buda olurdum, seni gördüm budala oldum." (Asaf)

YARIM ELMA GÖNÜL ALMA (İPEK ONGUN)


ALTINI ÇİZDİKLERİM:

     GİZEMLİ HİNT KADINLARI: Hindistan'da sınıflar keskin çizgilerle ayrılmış. Toplum beş kasttan oluşuyor. En üst sınıfta din adamları var, sonra bürokrat ve devlet yöneticileri, daha sonra tüccarlar ve çiftçiler. Beşinci kasttakilere "dokunulmazlar" deniliyor ve en pis işleri yapıyorlar ve diğer kastlar tarafından "mundar" olarak tanımlanıyorlar.

     Şimdi, hiç kimse kendi kastı dışında biriyle evlenemiyor. Kesin bir kural bu. Tüccar kastından bir genç kız, çiftçi kastından bir delikanlıyla evlenemiyor; çünkü işin ucunda toplumdışı olmak var. Bununla kalsa yine iyi. Kastlar içinde de pek çok kollar var. O kollarda da uyum olması gerek. Şöyle ki, eğer tüccar kastından biriyle evlenilecekse, tüccar kastının içinde kuyumcular, kumaşçılar, ayakkabıcılar gibi kollar var. O nedenle kuyumcunun kızı bir kuyumcunun oğluyla evlenmek zorunda.

     Diyelim ki bu da uydu ve aileler anlaştı. Bu arada Hindistan'da evliliklerin %95'i görücü usulüyle yapılıyor. Aileler tanışıp genç kıza evlenme olasılığı bildirildikten sonra astrologlar çağrılıyor ve birbirlerine uyum sağlayabilirler mi diye yıldız fallarına bakılıyor. Astrologların inceledikleri 32 öge varmış. Bu ögeler birbirini tutarsa, o evlilik için en hayırlı evlilik gününü yine yıldız falcıları saptıyor ve iki genç evleniyorlar.

     Ayrıca Hindistan'daki kızlar evlenecekleri erkekler için para ödüyorlar ve paranın çokluğu damat adayının eğitim ve iş düzeyini belirliyor. Kadın kuruluşları ise bu töreye şiddetle karşı çıkıyorlar; çünkü özellikle kırsal kesimde yaşayan fakir ailelerin böyle bir parayı verememeleri ve evde kalmış kızların aileye leke süreceği inancının getirdiği baskıyla, ikinci kız bebek doğduğunda onu öldürmeleri.




İYİ DÜŞÜN DOĞRU KARAR VER (DOĞAN CÜCELOĞLU)


ALTINI ÇİZDİKLERİM:

1. İnsanlar başarmak için doğarlar, başarısızlık için değil. (Henry David Thoreau)

2. Davranışlarından utanıp sıkılma. Yaşamın tümü bir denemedir. (Ralph Waldo Emerson)

3. Başarı mı dedin? Başarı tamamen şansa bağlıdır. İnanmazsan başarısız insanlara sor.

4. Kaza geliyorum diyor ama anlayacağımız dilde söylemediği için bize demiyormuş gibi geliyor. (Ege Cansen)

5. Akıl kendi başına cenneti cehennem, cehennemi cennet yapabilir.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...